Fermantasyonu, binlerce yıldır taze gıdaların fazlasını saklamak -aynı pişirmek gibi- başka bir forma dönüştürerek beslenmek için kullanıyorduk.
Fermante gıdalar binlerce yıldır ucuz ve yapımı kolay olduğu için beslenmede çok önemli rol oynamışlar. Dünyanın her yerinde iki bin çeşitten fazla fermente içecek var.
Fermente gıdalardan biri olan boza; mısır, pirinç, buğday, darı gibi tahılların su ile pişirilip, şeker ve maya eklendikten sonra alkol ve laktik asit fermantasyonuna uğratılması ile elde edilir.
Bu atölyede, bizlerin de geleneksel içeciği olan bozanın nasıl yapıldığını paylaşacağız.

Düzenleyen ve Tasarlayan – İstanbul Permakültür Kolektifi

Mekan – ONLINE

29 Mart 2020 saat 14:00 – 15:30

Katkı payı 100 TL KDV dahildir.

Kayıt için ipermakulturkolektifi@gmail.com adresine e-posta göndermenizi rica ediyoruz.

MURAT DEMİRTAŞ
1974 yılında İstanbul’da doğdu.
2002 yılında Mimar Sinan Üniversitesi G.S.F Heykel bölümünden mezun oldu. Ardından heykel yapmaya devam etti.
2005 yılında evlendi. Sinema, Reklam Filmleri ve Tiyatrolar için özel dekorlar yapan ekiplerin parçası oldu.
2010 yılında, ne varsa gıda sektöründe var diyerek bir Kafeterya açtı. Aynı yıl Eren doğdu. Ciddiyetini şimdilerde daha iyi kavradıkları gıdanın güvenliği meselesine odaklandılar.
2013 yılında, Kentsel Dönüşüm sebebiyle yıkılacak olan dükkanını kapattı ve ”ev beyi” dönemi başladı. 2,5 yaşında olan oğulları Eren’e bakmak ve onun sosyal aktiviteleri ile ilgilenmek işi oldu.
2013 Aralık ayında, Eren ile katıldığı Slow Food Fikir Sahibi Damaklar konviviyumunun Gerçek Ekmek Atölyesinde ilk ekşi mayası ile tanıştı, bakamadı ve ekmek yapamadı. Yılmadı. Kendi mayasını üretti ve kendi ekmeklerini en güvendikleri üreticiden aldıkları un ve tuz ile yapmayı başardı.
2014 Kasım ayında ilk ekşi mayalı ekmeklerini, dostları ve akrabaları ile paylaşmaya başladı. Bu ekmekler Eren’in eğitimine kaynak oldu.
2015 Eylül ayında, Ozan doğdu. Artık daha fazla ekmek yapmak gerekiyordu.
2015 Aralık ayında, Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği tarafından, “İyi Şeyler Yapan Güzel İnsanlar” konferansına konuşmacı olarak davet edildi.
Konuşmasının ardından eve gittiğinde ana haber bülteninde gördü kendini. O günden bu güne konuşmaya, bildiklerini anlatmaya, ekmeklerini paylaşmaya, öğrenmeye, çocukları ile oynamaya devam ediyor.
Gelen taleplerin hepsine cevap ver(e)miyor. Ekolojik kaygılar güdüyor, kargo kullanmıyor ve sadece yerel kalmaya çalışıyor. Dağıtımı yürüyerek, bisikletle ve toplu taşıma ile gerçekleştiriyor.
Çoğu şehirli gibi bir gün, ailesi ile birlikte kırsalda kendilerine yeten bir yaşamı hayal ediyor.